Koltuğuna gömülerek ayağını önündeki sandalyeye uzatmış, bir saattir karşı duvarda asılı duran tablodaki resme bakarak dalıp gitmişti. Kapı aralığından içeriye sızan yemek kokuları ve ablasının söylediği güzel türkü onu içerisinde kaybolduğu resimden çıkarmıştı. Bedeninde duyduğu yorgunluk, zihninden bedenine yayılarak narkoz etkisi yaratmış, büsbütün uyuşmasına sebep olmuştu. Haftanın son iş gününün akşamlarında yinelenen bu durumunu neredeyse kanıksamıştı. Ta ki, bu akşam koltuğuna oturup resme dikkat kesilinceye kadar…
İşten geldiği her Cuma akşamı odasına çekilip kendini yatağa bırakır, öylece bir-bir buçuk saat uzanarak kendine gelmeyi beklerdi. Bu akşamsa öyle yapmamıştı. Eve girdiğinde gözüne ilişen ilk koltuğa oturarak ayaklarını uzatmış, sırtını yasladığı anda karşısındaki duvarda asılı tablodaki resimde beliren adama dikkat kesilmiş, resmin içinde adeta kaybolmuştu. Aslında resme meraklı olduğu da pek söylenemezdi. O tabloyu, evine yeni taşındığı zaman kuzeni hediye etmişti. Her Cuma akşamı onu böyle yorgun bırakan ağırlığı kavrayacak küçük bir düşünce kırıntısı bile şimdiye kadar aklına gelmemişti. Resimde, pencereleri ağır dökümlü perdelerle kapatılmış loş bir odada ince çerçeveli gözlüğüyle koltukta oturarak kitap okuyan orta yaşlı bir adam görünüyordu. Yerlerde vahşi hayvan desenli samur halılar, duvarlarda ise kıvrımlı desenleri olan kiremit rengi duvar kâğıtları kaplıydı. Adam elindeki kalemle sanki okuduğu kitaptaki önemli bir yerin altını çiziyor gibiydi. Bakışları dikkatli ve kararlı görünüyordu. Boynundaki gevşek kravatı ve düzgün taranmış saçlarından, bir davetten yeni geldiği anlaşılabilirdi. Bir saattir gözünü ayıramadığı bu resimde onu böylesine ilgilendiren şey ne olabilirdi ki…
Mehmet Hüseyinçelebi
07.03.2021 Kastamonu
(DEVAM EDECEK)